Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

MİLLİYETÇİLİK

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Yazar Mesaj
StopPER
RooT AdmiN

RooT AdmiN
StopPER

Erkek
Yaş : 29 Kayıt tarihi : 14/11/08 Mesaj Sayısı : 250 Nerden : İş/Hobiler :
Rep Sistemi
Aktiflik:
MİLLİYETÇİLİK Img_left500/500MİLLİYETÇİLİK Empty_bar_bleue  (500/500)
Başarı Puanı:
MİLLİYETÇİLİK Left_bar_bleue500/500MİLLİYETÇİLİK Empty_bar_bleue  (500/500)
Güçlülük:
MİLLİYETÇİLİK Img_left500/500MİLLİYETÇİLİK Empty_bar_bleue  (500/500)
MesajKonu: MİLLİYETÇİLİK   MİLLİYETÇİLİK Icon_minitimePaz Kas. 16, 2008 9:16 pm

Milliyetçilik veya Ulusçuluk, kendilerini birleştiren dil, din, tarih veya kültür bağlarından dolayı millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun siyasi birliğini ve egemenliğini savunan siyasi[kaynak belirtilmeli] görüş.
Milliyetçilik, ulus idealine bağlılığın, evrensel ilkelere bağlılıktan ya da bireyin hak ve özgürlüklerinden daha önemli olduğunu savunur.[kaynak belirtilmeli]

19. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa'da, 20. yüzyılda ise tüm dünyada egemen siyasi düşünce tarzı olmuştur. Dünya siyasi haritası bu dönemde milliyetçilik ilkelerine göre biçimlendirilmiştir. Günümüzde özellikle azgelişmiş toplumlarda halâ yaygın bir değer olmakla birlikte, Anglosakson kültürüne bağlı toplumlarda ve Avrupa Birliği fikrini savunan çevrelerde olumsuz bir anlam yüklenmiştir.[kaynak belirtilmeli]
Milliyetçilik konusunda Benedict Anderson, Ernest Gellner, Eric Hobsbawm, Elie Kedourie, Anthony Smith'in teorik çalışmaları kaynak olmuştur. Bu çalışmalarda yurtseverlik, militarizm, şovenizm, etnik aidiyet, dilsel aidiyet, ulusalcılık, irredentizm, faşizm, militancılık, dinselcilik, otoriterlik, ırkçılık, antiemperyalizm, asabiyet, hayali cemaatler, tarihsel kimlik, kahramanlık, maneviyat, atalar kültü, sadakat, egemenlik, ortak irade, vatan, romantizm, kamusallık, kültürellik kavramları açıklanmaktadır.

Konu başlıkları

[gizle]


//


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumpaylasim.turkproforum.com
StopPER
RooT AdmiN

RooT AdmiN
StopPER

Erkek
Yaş : 29 Kayıt tarihi : 14/11/08 Mesaj Sayısı : 250 Nerden : İş/Hobiler :
Rep Sistemi
Aktiflik:
MİLLİYETÇİLİK Img_left500/500MİLLİYETÇİLİK Empty_bar_bleue  (500/500)
Başarı Puanı:
MİLLİYETÇİLİK Left_bar_bleue500/500MİLLİYETÇİLİK Empty_bar_bleue  (500/500)
Güçlülük:
MİLLİYETÇİLİK Img_left500/500MİLLİYETÇİLİK Empty_bar_bleue  (500/500)
MesajKonu: Geri: MİLLİYETÇİLİK   MİLLİYETÇİLİK Icon_minitimePaz Kas. 16, 2008 9:17 pm

Kökenbilim [değiştir]
"Millet" sözcüğü aslen Arapça olup (Ar: ملة), "din veya mezhep; bir din veya mezhebe bağlı olan cemaat" anlamındadır. Osmanlı Türkçesinde 20. yüzyıl başlarına kadar bu anlamda kullanılmıştır. 19. yüzyıl ortalarından itibaren aynı sözcük Fransızca/İngilizce nation kavramına karşılık olarak kulanılmıştır. Moğolca'dan alınan "ulus" sözcüğü, 1932 yılında aynı kavramın Yeni Türkçesi olarak benimsenmiştir.
Latince kökenli olan "nation", kök anlamı itibariyle "aynı atadan gelenler topluluğu" demektir. Dolayısıyla esasen Türkçe kavim veya aşiret karşılığıdır. Moğolca ulus ise siyasi amaçla bir araya gelmiş olan boylar konfederasyonunu ifade eder (ayrıca kâdim Türkçedeki budun[1] kelimesi de aynı anlamı verir).
Sözcüğün evriminden kolayca görüleceği gibi, ulusun objektif temelini tanımlamak son derece güçtür. Bazı uluslar kendini dil veya din temelinde tanımlarken, diğerleri ortak bir siyasi geçmişi veya siyasi ideali ulusal birliğin temeli olarak kabul etmektedir. İsviçre’de dört ayrı dil konuşulmasına rağmen yüzyıllardan beri paylaşılan ortak tarih güçlü bir ulusal duyguyu ayakta tutabilmiştir. Amerikan ulusu farklı kökenlerden gelen göçmenlerin ortak bir siyasi yapıda bir araya gelmesinden oluşur. Yahudi ulusunun tanımlayıcı ögesi dindir. Yunan ulusçuluğu, dil, din ve köken ortaklığını vurgular.

Tarihçe [değiştir]


Modern milliyetçi düşünce 1789-1799 Fransız Devrimi'nin fikirlerinden doğmuştur. Avrupa tarihindeki ilk milliyetçi hareketlere, Napoleon istilası (1804-1815) altındaki Almanya'da rastlanır. Aynı yıllarda, Rus işgalindeki Polonya'da güçlü bir milliyetçi akım doğdu. 1821'de Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklanan Yunanistan, Avrupa'nın milliyetçi çevrelerinde çok heyecanlı destek buldu. 1848'de Avusturya İmparatorluğu'na karşı ayaklanan Macarlar, daha sonra Çekler ve Sırplar, milliyetçilik akımını Orta Avrupa'ya taşıdılar. 1860-1870 yılları arasında gerçekleşen İtalya birliği, devrimci milliyetçiliğin en büyük zaferlerinden biri olarak algılandı. 1870'lerde Rusya'da doğan Pan-Slavizm akımı, yayılmacı milliyetçiliğin ilk örneklerinden biri idi.
Milliyetçiliğe yol açan en önemli etken, daha önce hükümdar ve sülale zemininde tanımlanan siyasi aidiyet duygusunu, hükümdardan bağımsız olarak, "halk"a maletme gereğiydi. Siyasi aidiyet ve itaat, "halk"ın ortak iradesine dayandırılmalıydı. Bu nedenle 19. yüzyılda milliyetçilik, radikal, devrimci, anti-monarşist, yerleşik düzene zıt bir siyasi düşünce olarak değerlendirildi.
"Halk"ı tanımlamanın güçlüğü, milliyetçi düşünürleri -- bazen olguları ve mantığı zorlama pahasına -- olağanüstü duygusal anlamlar yüklemeye sevketti. Örneğin (ayrı lehçeler konuşan) Sicilyalılar veya Venedikliler ayrı bir ulus mu, yoksa italyan ulusunun parçası mıydı? Avusturya ulusu var mıydı? Makedonlar ayrı bir ulus mu, Bulgar mı, yoksa Güney Slavların bir boyu muydu? Bu konularda farklı görüşleri savunanlar, benimsedikleri ulusa hayali bir tarih ve hayali kökenler atfederek, onun ezelden beri "doğal olarak" varolduğunu kanıtlamaya çalıştılar. Farklı lehçeler konuşan toplumlarda, ortak bir ulusal dil oluşturmaya büyük önem verildi.
Pek çok ülkede toplumlar zıt milliyetçi idealler ekseninde karşı karşıya gelmiştir. Örneğin Güney Slavların dil birliğini temel alan Yugoslav milliyetçiliği ile din ve ortak tarih birliğini temel alan Sırp ve Hırvat milliyetçilikleri çatışmıştır. İrlanda'da Protestanlar Britanya ulusuna aidiyeti vurgularken, Katolikler ortak kökeni varsayan (Protestanları da içeren) İrlandalılığı öne çıkarmışlardır.
Farklı dil ve dinlerden toplumların yanyana yaşadığı bölgelerde, ulus yaratma çabaları, çoğunluktan farklı alt-uluslar veya azınlıklar sorunuyla karşı karşıya geldi. Siyasi egemenlik eğer ulusa dayandırılacaksa, o ulusa ait olmayan unsurların ya vatandaşlık haklarından mahrum edilmesi, ya asimile edilmesi, ya da ülke dışına sürülmesi veya yokedilmesi gerekiyordu. 20. yüzyılda ulus kurma çabaları bu nedenle insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden bazılarına yol açtılar. Binlerce yıldan beri yanyana ve içiçe yaşamış toplumlar, ulusal kurtuluş adına sürgün ve katliamlarla tanıştılar. Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleri, zorlu bir etnik temizlik süreci sonunda az çok homojen ulusal yapılara kavuştular.[kaynak belirtilmeli]
1920-30'larda İtalyan Faşizm'i ve Alman Nazizm'i, 20. yüzyıl milliyetçiliğinin en tipik örnekleri olarak dünyanın hafızasında yer edindiler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumpaylasim.turkproforum.com
StopPER
RooT AdmiN

RooT AdmiN
StopPER

Erkek
Yaş : 29 Kayıt tarihi : 14/11/08 Mesaj Sayısı : 250 Nerden : İş/Hobiler :
Rep Sistemi
Aktiflik:
MİLLİYETÇİLİK Img_left500/500MİLLİYETÇİLİK Empty_bar_bleue  (500/500)
Başarı Puanı:
MİLLİYETÇİLİK Left_bar_bleue500/500MİLLİYETÇİLİK Empty_bar_bleue  (500/500)
Güçlülük:
MİLLİYETÇİLİK Img_left500/500MİLLİYETÇİLİK Empty_bar_bleue  (500/500)
MesajKonu: Geri: MİLLİYETÇİLİK   MİLLİYETÇİLİK Icon_minitimePaz Kas. 16, 2008 9:17 pm

Türkiye'de milliyetçilik [değiştir]


Osmanlı toplumunu oluşturan İslam, Rum, Ermeni ve Yahudi "millet"lerini ortak bir ulusal kimlik altında bir araya getirme düşüncesi 1839 Tanzimat Fermanı'na damgasını vurdu, 1850'lerden sonra güç kazandı. Osmanlı seçkinlerine göre devlet, ancak bir Osmanlı milletine dayandığı takdirde ayakta durabilir ve canlanabilirdi. Osmanlı milleti padişahın sembolik egemenliği altında, ortak bayrak, marş ve simgelere (örneğin fes) sahip olacak, din ve dil ayrımı gözetmeden toplumsal birliği gözetecekti.
Osmanlılık fikri bir yandan egemen İslam toplumunda, diğer yandan imparatorluğun Hıristiyan unsurlarında direnişle karşılaştı. 1860'larda Namık Kemal öncülüğündeki Genç Osmanlılar, İslam milletinin geleneksel ayrıcalıklarını gayrımüslimlerle paylaşmayı reddeden bir milliyetçilik türünü savundular. Gayrımüslim toplumları içinde de, Osmanlı Devleti'nden koparak ayrı ulusal varlıklar oluşturma fikri taraftar topladı. Önceleri daha çok Rum toplumunu etkileyen ayrılıkçı akımlar, 1878 yenilgisinden sonra imparatorluğun diğer gayrımüslim halklarına da yayıldı.

******'e göre milliyetçilik [değiştir]

MİLLİYETÇİLİK 100px-MustafaKemal****** MİLLİYETÇİLİK Magnify-clip
******



******’e göre Avrupa uluslar topluluğunun fiziki sınırlar dışında, bu sistemin üstünlüğüne karşı mücadeleler mutlaka ulusçu nitelikte olmalıydı.[2] ******’ün amacı ulusal ve savunulabilir sınırlar dahilinde, bir Türk ulus-devletini kurmak için Türk milliyetçiliğini öne çıkarmaktı. ****** milliyetçiliği din ve ırk ayrımından uzak, ortak yurttaşlık temelindedir. Kemalistlerin anlayışına göre milliyetçilik temelde Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğünü korumayı ve ülkenin birliğini tehdit edebilecek ayrılıkçı akımları engellemeyi amaçlıyordu.[3] Recep Peker 1931 yılında bu sorunu şöyle anlatıyordu:

"Bizim aramızda yaşayan, politik ve sosyal bağlarla Türk milletine ait olan tüm vatandaşlarımızı biz kendi insanlarımız olarak düşünürüz: aralarında 'Kürtçülük', 'Çerkezlik' ve hatta 'Lazlık' gibi fikirler ve duygular yerleşmiş olsa bile, onlar bize aittir. Mevcut yanlış anlayışlar ancak mutlakiyet yönetimlerinin ve uzun süren tarihsel baskıların ürünüdür ve biz en içten çabalarımızla bunları ortadan kaldırmayı görev sayıyoruz." [4]
Kemalistler böylece teorik düzlemde ırk, din ve etnik köken konularını vurgulamaktan çok, dil ve kültür üzerinde durarak bir ulus tanımı yapmaya çalıştılar ve o zamana kadar Türk ulusu içinde asimile olmamış etnik grupların böylesi bir Türkleştirme politikası ile kaynaşacaklarını umdular.[5] Ulus tanımı yapılırken dil birliği üzerine bu vurgu, daha önceleri Ali Suavi, Şinasi, İsmail Gaspıralı, sonraları Ziya Gökalp, Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura, Fuat Köprülü ve Mehmet Emin Yurdakul tarafından ön plana çıkartılmıştı. Bu anlamda tümüyle özgün değildi.
İslam'ı imparatorluğu bir arada tutmanın bir aracı olarak gören Jön Türkler'den farklı olarak Kemalistler laikti. Ancak yine de uygulamada dine belirli oranda önem veriyorlardı. Türkleştirilmiş bir İslam üzerinde durarak, bunun milli Türkiye fikrinin oluşmasında pekiştirici bir etkisi olacağını düşünüyorlardı.[6]
Yine Jön Türkler'in tersine Kemalistler hem Enver Paşa'nın temsil ettiği Turancılık'ın askeri-siyasi sonuçlarını görmüş olduklarından, hem de SSCB ile ilişkilerini bozmak istemediklerinden ırk kavramını kendi ulus tanımlamasında ön plana çıkartmıyorlardı. Ancak dönemin yayın organları gibi ders kitapları da ırk düşüncesi üzerinde duruyordu. Ayrıca Turancılık 1944 yılına kadar yasaklanmamıştı.
Paul Dumont Kemalist milliyetçiliği şöyle özetlemektedir:

"Kemalizm dil ve kültür birliği kartlarını oynamaya karar vermişti; henüz toplumla kaynaşmamış azınlıkların sorunlarını çözmek için dil ve kültürleri fethetme ilkesine dayanıyordu. Ancak bu arada, gerekli olduğu zaman kullanabilmek amacıyla bazı belirsiz kartları da koz olarak saklamaktaydılar."[7]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.forumpaylasim.turkproforum.com

MİLLİYETÇİLİK

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var: Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Ulu Önderimiz ****** :: ****** İlkeleri ve İnkilap Tarihi -